10 Mart 2016 Perşembe

OKUMAKTAN MURAD NE?

-İlim ilim bilmektir. / İlim kendin bilmektir. /
Sen kendini bilmezsin, / Ya nice okumaktır.
Yunus Emre

Okumanın önemi konusunda hemen herkes hemfikirdir. Okumak çok geniş anlamlı bir kelime olmasına rağmen bugün özellikle yazılı bir materyalden okumak veya okulda tahsil görmek anlamında kullanılmaktadır.(bkz:http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=OKUMAK)
Okumak kişinin entelektüel bilgi ve görgüsünün artmasındaki temel eylemden biridir. Toplumumuzda okumak veya tahsil görme konusu olunca okumanın gerekliliği ve ulviliği noktasında dillerden düşmeyen ayet ve hadis-i şeriflerimiz vardır. Okumak Allah’ın bir emridir denilir ve Kuran-ı Kerim’de ilk inen ayet “Oku (Alak Suresi-1)” ayetidir diye söylenir ağızlarda, oysa "oku" lafzı, ayetin sadece bir parçasıdır. Başka ayetlerde hatırlatılır bu minvalde “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer Suresi-9)”  vb. gibi.
Kuran-ı Kerim bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v)’e indiğinde Peygamberimiz okuma ve yazma bilmemektedir ve hayatı boyunca okuma ve yazma da öğrenmemiştir. Kuran-ı Kerim gibi mucizevi bir kitaba halel getirmemek ve onun mucizevi oluşunun bir ispatı mahiyetindeki bu tespit günümüz modern insanının aklını dumura uğratmaktadır. Peki “Oku” emri bir alan peygamberin gidip bir okuma yazma kursuna dahil olmaması veya okuma yazmaya dair kendisinde en ufak bir hareket görülmemesi nasıl izah edilebilir. Öyle ya İslam dini ilme, okumaya, öğrenmeye, yazmaya son derece önem vermiştir. Günümüz okumuş ama cahil, eğitimli ama terbiyesiz, bilgili ama görgüsüz insanı bunu anlayamayacak ve anlamlandıramayacaktır. 
Peki ama Peygamber Efendimiz bu ilk emirden sonra ne yaptı? (ilk inen ayetler: Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir. Alak Suresi (1-5))
Peygamber Efendimiz bu emri alınca koşarak evine geldi, Kendisini örtmelerini söyledi ve başından geçenleri hanımı Hz. Hatice’ye anlattı,  yeryüzü, gökyüzü ve içindekiler üzerinde derin derin tefekkür etmeye başlayan Efendimiz bu olaydan sonra şu duayı sıkça yapmaya başladı. “Yarabbi! Bana eşyanın hakikatini göster.” Eşyanın hakikatine olan yolculuk aslolan okuma eyleminin yönünü belirleyecektir.
Bunlar zihnimizin bir köşesinde dururken gelin bir de Adem peygamberin yaratılışına gidelim. “Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler, Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti.  Allah Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi. Melekler, "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin" dediler. Allah şöyle dedi: "Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle." Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" dedi.  Hani meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.” (Bakara Suresi- ayet 30-34)  İnsanın yaratılışı ile ilgili ayetlerden de anlayacağımız üzere bizim öğrenme noktasındaki farkımız ayırt edicidir. Peygamber Efendimizin Eşyanın hakikatini arayarak bir okumaya girişmesi, dualarında faydasız ilimden Allah’a sığınması bu İnsanın yaratılışındaki temel hikmeti barındırmaktadır. Ebu Cehil Mekke’nin en ileri gelen okumuş kişilerinden biri olmasına rağmen Cehaletin babası unvanına layık görülmüş asıl ismi olan Amr b. Hişâm el-Muğira ise unutulmuştur. Okumak eğer Allah için olmuyor ve okuduklarımız bizi Allah’a ulaştırmıyorsa cehaletimiz gitmiyor demektir. 
Eşyanın hakikatine vakıf, Allah’ın yeryüzü ve gökyüzünde yarattıkları hakkında derin tefekkür ufuklarına sahip olup kendi hududumuzu bilerek Allaha saygı ile boyun eğenlerden olmamız bizi Okuyan ve bilen kılacak bu zamanın cahili olmaktan koruyacaktır. Eğer biz bildiklerimiz ile işlerimizi en güzel bir biçimde, Allah’tan sakınırak yaparsak O bize bilmediklerimizi öğretecektir(Bakara Suresi 282). Bizi okumanın gerçek manası ile buluşturan bir “hikmet” yolcusu kılacaktır. Modern çağın kıskacına düşmüş, bilgili fakat cahil, eğitimli fakat ukala, ilmi bilgi ve tecrübesini başkaları ve eşya üzerinde tahakküm kurma sürecine girmiş modern bireylerin okuma algılarını yeniden şekillendirmek bu işin ilk adımı olacaktır. Kafası kan, vahşet ve terör üreten merhametsiz insanına sorumlu olduğu ve bilginin, eşyanın kendisine emanet olduğu hatırlatılmalıdır.  Bu arada “Seni Yaratan Rabbinin adı ile oku!” diye başlayan  Alak Suresinin Son ayeti neydi sahi: “Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.”




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder