-İlim ilim bilmektir. / İlim kendin
bilmektir. /
Sen kendini bilmezsin, / Ya nice
okumaktır.
Yunus Emre
Okumanın önemi konusunda hemen herkes
hemfikirdir. Okumak çok geniş anlamlı bir kelime olmasına rağmen bugün
özellikle yazılı bir materyalden okumak veya okulda tahsil görmek anlamında
kullanılmaktadır.(bkz:http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=OKUMAK)
Okumak kişinin entelektüel bilgi ve
görgüsünün artmasındaki temel eylemden biridir. Toplumumuzda okumak veya tahsil
görme konusu olunca okumanın gerekliliği ve ulviliği noktasında dillerden
düşmeyen ayet ve hadis-i şeriflerimiz vardır. Okumak Allah’ın bir emridir
denilir ve Kuran-ı Kerim’de ilk inen ayet “Oku (Alak Suresi-1)” ayetidir diye
söylenir ağızlarda, oysa "oku" lafzı, ayetin sadece bir parçasıdır.
Başka ayetlerde hatırlatılır bu minvalde “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur
mu? (Zümer Suresi-9)” vb. gibi.
Kuran-ı Kerim bizim Peygamberimiz Hz.
Muhammed(s.a.v)’e indiğinde Peygamberimiz okuma ve yazma bilmemektedir ve
hayatı boyunca okuma ve yazma da öğrenmemiştir. Kuran-ı Kerim gibi mucizevi bir
kitaba halel getirmemek ve onun mucizevi oluşunun bir ispatı mahiyetindeki bu
tespit günümüz modern insanının aklını dumura uğratmaktadır. Peki “Oku” emri
bir alan peygamberin gidip bir okuma yazma kursuna dahil olmaması veya okuma
yazmaya dair kendisinde en ufak bir hareket görülmemesi nasıl izah edilebilir.
Öyle ya İslam dini ilme, okumaya, öğrenmeye, yazmaya son derece önem vermiştir.
Günümüz okumuş ama cahil, eğitimli ama terbiyesiz, bilgili ama görgüsüz insanı
bunu anlayamayacak ve anlamlandıramayacaktır.
Peki ama Peygamber Efendimiz bu ilk
emirden sonra ne yaptı? (ilk inen ayetler: Yaratan Rabbinin adıyla oku! O,
insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.
O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir. Alak Suresi
(1-5))
Peygamber Efendimiz bu emri alınca koşarak
evine geldi, Kendisini örtmelerini söyledi ve başından geçenleri hanımı Hz.
Hatice’ye anlattı, yeryüzü, gökyüzü ve içindekiler üzerinde derin derin
tefekkür etmeye başlayan Efendimiz bu olaydan sonra şu duayı sıkça yapmaya
başladı. “Yarabbi! Bana eşyanın hakikatini göster.” Eşyanın hakikatine olan
yolculuk aslolan okuma eyleminin yönünü belirleyecektir.
Bunlar zihnimizin bir köşesinde dururken
gelin bir de Adem peygamberin yaratılışına gidelim. “Hani, Rabbin meleklere,
"Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada
bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana
hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler, Allah da,
"Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti. Allah Adem'e bütün
varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer
doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi.
Melekler, "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize
öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla
bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin" dediler. Allah şöyle dedi: "Ey
Adem! Onlara bunların isimlerini söyle." Adem, meleklere onların
isimlerini bildirince Allah, "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki
ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim
demedim mi?" dedi. Hani meleklere, "Adem için saygı ile eğilin"
demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis
(bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.” (Bakara Suresi-
ayet 30-34) İnsanın yaratılışı ile ilgili ayetlerden de anlayacağımız
üzere bizim öğrenme noktasındaki farkımız ayırt edicidir. Peygamber Efendimizin
Eşyanın hakikatini arayarak bir okumaya girişmesi, dualarında faydasız ilimden
Allah’a sığınması bu İnsanın yaratılışındaki temel hikmeti barındırmaktadır.
Ebu Cehil Mekke’nin en ileri gelen okumuş kişilerinden biri olmasına rağmen Cehaletin
babası unvanına layık görülmüş asıl ismi olan Amr b. Hişâm el-Muğira ise
unutulmuştur. Okumak eğer Allah için olmuyor ve okuduklarımız bizi Allah’a
ulaştırmıyorsa cehaletimiz gitmiyor demektir.
Eşyanın hakikatine vakıf, Allah’ın yeryüzü
ve gökyüzünde yarattıkları hakkında derin tefekkür ufuklarına sahip olup kendi
hududumuzu bilerek Allaha saygı ile boyun eğenlerden olmamız bizi Okuyan ve
bilen kılacak bu zamanın cahili olmaktan koruyacaktır. Eğer biz bildiklerimiz
ile işlerimizi en güzel bir biçimde, Allah’tan sakınırak yaparsak O bize
bilmediklerimizi öğretecektir(Bakara Suresi 282). Bizi okumanın gerçek manası
ile buluşturan bir “hikmet” yolcusu kılacaktır. Modern çağın kıskacına düşmüş,
bilgili fakat cahil, eğitimli fakat ukala, ilmi bilgi ve tecrübesini başkaları
ve eşya üzerinde tahakküm kurma sürecine girmiş modern bireylerin okuma
algılarını yeniden şekillendirmek bu işin ilk adımı olacaktır. Kafası kan,
vahşet ve terör üreten merhametsiz insanına sorumlu olduğu ve bilginin, eşyanın
kendisine emanet olduğu hatırlatılmalıdır. Bu arada “Seni Yaratan Rabbinin adı ile oku!”
diye başlayan Alak Suresinin Son ayeti neydi sahi: “Hayır! Sakın sen ona
uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder